İyilik meleği
Adamın işi varmış, Ankara'ya gidiyormuş, tam uçağa binerken kulağında bir ses : 
-Binme, bu uçak düşecek! 
Dönmüş, bakmış, kimse yok, ama içine de bir kurt düşmüş, binmemiş. 
İkinci uçağı beklerken kara haber ulaşmış : 
-Uçak düştü kurtulan olmadı! 
Koşmuş Haydarpaşa'ya, bilet almış, tam trene binecek, ayni ses kulağında 
-Binme bu trene, raydan çıkacak! 
Dönmüş, bakmış yine kimse yok, trene binmemiş, gelmiş eve, sabah gazeteyi açınca tüyleri ürpermiş : 
-Tren Eskişehir'de raydan çıktı su kadarr ölü, su kadar yaralı... 
Allah’ına şükretmiş, koşup otobüse bilet almış, tam binerken yine o ses : 
-Bu otobüse binme, freni patlayacak!  Dönmüş yine kimse yok! Dayanamamış, bağırmış : 
-Sen kimsin yahu? 
-Ben senin iyilik meleğinim! 
Adam iyice kızmış : 
-Ulan evlenirken neredeydin!


-Genç bir sanatçı adayı kız, 
doktoruna telefon açıp aldığı randevuya gelemeyeceğini söyledi.  Doktor sordu: "Neden çok mu hastasınız?" 
-Yoo değilim. Yalnız bugün bir prodüktörre gidip bir rol istedim.  Sonra terzime gittim. Daha sonra ev sahibiyle kira meselesini tartıştık.  Kısacası doktor bey, bir defa daha soyunacak halim kalmadı!


-İngiliz vampir, Fransız vampir, bir de Laz Vampir gecenin
kor karanlığında uçmaktadırlar.

Çok acıktığını sezinleyen İngiliz vampir pike yaptı ve
aşağı doğru süzüldü. Birkaç dakika sonra ağzı kan içinde
geri dondu.

"Aşağıda bir ağıl vardı. 20-30 ineğin kanını emdim. Nefisti."

Bir sure sonra Fransız vampir de pike yaparak aşağı süzüldü.
Geri döndüğünde ağzı yüzü kan içindeydi. Ingilize bakarak,

"Hani senin az önce girdiğin ağıl vardı ya..."
"Evet..."
"Onun yanında bir ahir vardı, gördün mu?"
"Evet gördüm."
"İste orada en azından 40 tane atin kanını emdim. Nefisti."

Bu konuşmalar sonucunda tabii Laz vampirin de cani beslenmek
istiyordu. O da pike yaptı, süzüm süzüm süzüldü.

Aradan 5 dakika geçti, Laz vampir her yeri kan içinde geldi...
Onun bu hali diğerlerinin, müthiş bir ziyafet çektiğini
düşünmelerine neden oldu.

Tabii oldukça meraklanmışlardı İngiliz ve Fransız vampirler...

"EEe? Nasıldı?"
"Ula uşaklar, hacan asaguda pir ağıl vardu daa, gordinuz mu?"
"Eveet, gördük."
"Hacan onun yanında da pir ahur vardu daa, oni da gordinuz mu?"
"Eveet, gördük."
"Hacan o ahurun yaninda da pir elekturuk diregu vardu daa,
oni da gordinuz mu?"
"Eveet, gorduuuk."
"Hacan pen oni gormedum daaaa.."


-Tanrı eşeği yarattı ve ona dedi ki: "Sen bir eşeksin.
Sabahtan aksama kadar yorulmadan, yakınmadan
çalışacaksın ve ağır yükleri sırtında taşıyacaksın. Ot
yiyeceksin, az akilli olacaksın ve 50 yıl
yasayacaksın". Eşek cevap verdi: "50 sene böyle bir
hayat için çok çok fazla, lütfen bana 30 yıldan fazla
verme!" ve böyle oldu...

Sonra Tanrı köpeği yarattı ve ona dedi ki: "Sen bir
köpeksin. İnsanların mallarını koruyacaksın, onların
en yakın dostu olacaksın. Geriye kalan artıkları
yiyeceksin ve 25 yıl yasayacaksın." Köpek cevap verdi:
"Tanrım, 25 yıl böyle yasamak çok fazla. Bana 10 yıl
ver yeter" ve böyle oldu...

Daha sonra Tanrı Maymunu yarattı ve dedi ki: "Sen bir
maymunsun. Ağaçtan ağaca salınacak ve bir aptal gibi
davranacaksın. İnsanları eğlendireceksin ve 20 yıl
yasayacaksın". Maymun cevap verdi: "20 sene dünyanın
palyaçosu olarak yasamak çok fazla. Bana 10 seneden
fazla verme". Ve böyle oldu...

En sonunda Tanrı erkeği yarattı ve ona dedi ki: "Sen
bir erkeksin. Dünyada yasayacak tek rasyonel düşünen
canlı olacaksın. Diğer yaratılmışlara zekanı
kullanarak hükmedeceksin. Dünyayı yöneteceksin ve 20
yıl yasayacaksın." Erkek cevap verdi: "Tanrım, erkek
olmak için 20 yıl yetmez. Lütfen bana eşekten artan 20
yılı, köpekten artan 15 yılı ve maymunun 10 yılını
ver."

Tanrı bunu kabul etti ve erkek 20 yıl erkek olarak
yasadı sonra evlendi ve 30 sene eşek olarak sabahtan
aksama kadar çalıştı ve ağır yükler taşıdı. Sonra
çocukları oldu ve 15 yıl köpek gibi yasadı, evi
korudu, aileden artanları yedi. Sonra ilerleyen
yasında 10 yıl maymun olarak yasadı. Aptal gibi
davrandı ve torunlarını eğlendirdi. Bu bugüne kadar
böyle geldi...


-Temel issiz dağlarda gezerken ayağı kayar ve bir uçurumdan aşağı
düşerken, yamaçtan dışarı doğru büyümüş bir ağaca zorlukla tutunur.
Tek eli ile asili vaziyette baslar bağırmaya
"KIMSE YOKMIDUUUUR ,KIMSE YOKMIDUUUUR"
yakınlarda sesini duyacak kimse yoktur.
Temel saatlerce ayni pozisyonda bağırmaya devam eder.
"KIMSE YOKMIDUUUUR ,KIMSE YOKMIDUUUUR"
Aslen keyfine düşkün olan bu kuğulun zor durumunu ve
feryatlarını duyan Tanrı dayanamaz ve gök gürlemesini
andıran bir ses duyulur
"EEEY KULUM TEMEL SEN DE BILIYORSUN BUGUNE KADAR
BENIM EMIRLERIME PEK RIAYET ETMEDIN, RAKI ICTIN,
KUMAR OYNADIN , BANKASININ MALINA GOZ DIKTIN,
CHAPKINLIK YAPTIN. ANCAAAAK SU HALINE DAYANAMADIM
VE SANA BIR SANS DAHA VERMEK ISTERIM , EGER IYI BIR KUL
OLMAYA SOZ VERIRSEN SENI KURTARACAGIM" ses kesilir.
Bir sure daha sessiz kalan Temel baslar tekrar
bağırmaya
"BASKA BIRU YOKMIDUUUUUR BASKA BIRU YOKMIDUUR."


-Temel bir bara gitmiş. Barmenin karsısına oturmuş. Birkaç bira içtikten sonra barmene:
-Ben sol gözümü ısırırım!, demiş.
Barmen böyle bir şeyin imkansız olacağını düşünerek beş milyona iddiaya girmiş. Temel takma olan sol gözünü çıkarmış ısırmış ve beş milyonu almış. Birkaç bira daha içtikten sonra barmene:
-Ben sağ gözümü de ısırırım!, demiş.
> Barmen o gözünündü takma olamayacağını düşünerek beş milyona daha iddiaya girmiş. Temel takma olan dişlerini çıkararak gözünü ısırmış. Barmen üzgün üzgün 5 milyonu vermiş. Temel biraz sonra barmene:
-10 milyonunu kurtarmak istiyorsan bir iiddiaya girelim demiş.
Barmen kabul etmiş. Temel:
-Ben burdan hiçbir yere damlatmadan çöp kutusuna kusarım. Kusmaya başlamış ve her yeri batırmış. Barmen 10 milyonu kurtarmanın sevinciyle havaya zıplamış. Temel'e:
-İddiayı kaybedeceğini bilerek niye giriiştin? Temel:
-Su masada oturan sürati asık iki adamı gördün mü? İste onlarla 100 milyonuna 'ben barın ortasına kusarım barmen de sevinçten havalara zıplar!' diye iddiaya girdim de ondan...
 


-Temel, Fransız vede İtalyan bir gezi sırasında afrikada bir kabileye
esir düşerler. Yamyamların şefi, her birine bir teklif goturur Benden öyle birsek isterinki ben ve kabilem bunu yerine getiremesin. O zaman kurtulursunuz. Yoksa derinizi yüzüp kano yapacağız. Önce Fransız`a sormuşlar. Fransız sadece kendi memleketine özgü bir yemek istemiş. Kabileden bir kaç kişi hemen Fransa`ya gidip yemeği alıp gelmişler ve Fransizin derisini yüzüp kano yapmışlar. Sonra İtalyan`a sıra gelmiş. O da bir İtalyan arabası yapmalarını
istemiş. Hemen bir iki kişi İtalya` ya gidip bir araba satın alıp geri dönmüşler ve tabi İtalyan da yüzüp kano yapmışlar. Sıra Temel`e gelmiş. Temel kendi memleketinden bir çatal istemiş. Hemen bir kişi gidip Trabzon` a bir çatal almış gelmiş. 
Ama hepsi merak içinde. Şef sormuş: Diğerleri daha zor şeyler söylediler. Sen niye sadece çatal
istedin? Temel çatalı kapmış ve başlamış orasına burasına batırmaya ve söylenmiş: Alin size kano hadi bakicim yapın nasıl yapacaksanız..


-Temel boğazda tekneyle turist gezdiriyor bir gün bir Amerikalıyı alıyor 
başlıyılar gezmeye...Amerikalı bir
saray görüyor.
-Bu ne kadar zamanda yapılmış, diyor
> Temel :
-5 yılda, diye cevap veriyor...
Amerikalı :
-Yazık bizde olsa 1 yılda yapılırdı.
> Biraz sonra bir cami görüyor.
-Bu ne kadar zamanda yapılmış,diye soruyyor...
Temel :
-2 yıl, diye cevap veriyor.
Amerikalı :
-Yazık be bizde olsa 3 ayda biterdi, diyyor.
Temel uyuz oluyor duruma...
Biraz sonra bi tarihi yapı daha göruyolar..gene soruyor Amerikalı...
Temel :
2 ay, diyor.
Amerikalı yine :
-Yazık be bizde olsa 1 haftada biterdi, diyor.
Temel iyice kıllanıyor.Tam o sırada Boğaz Köprüsü`nün altına geliyorlar...
Amerikalı yukarıyı göstererek :
-Bu köprü ne kadar zamanda yapıldı, diyoor.
Temel şaşkın şaşkın bakışlarla kafayı kaldırıp :
-Hangisi? Bu mu? Bu dün burada yoktu daaa...


-Pamuk Prenses, Herkül ve Notredame'in Kamburu buluşmuşlar muhabbet ederken, Pamuk Prenses:
-Ben dünyanın en güzel kızıyım, demiş. HHadi canim demişler kesinlikle inanmayız.
-İnanmazsanız aynama sorabiliriz demiş. Çadırın içersine girerek aynasıyla konuşmuş. Sevinçli ve gülerek dışarıya çıkmış.
-Evet bu dünyanın en güzel kızı benmişimm, demiş. Herkül: -Ona bakılırsa ben de dünyanın en güçlü ve en iri adamıyım, demiş. Tabi Herküle de inanmamışlar. O da çadıra girerek aynaya sormuş. Dışarı çıktığında yüzü gülüyormuş.
-Evet bu dünyanın en güçlü ve en iri adaamı benmişim, demiş. Notredame'in kamburu atlamış ortaya;
-Ben de dünyanın en çirkin adamıyım, demmiş. Buna da inanmamışlar doğal olarak. Çadıra girme sırası ondaymış. Notredame'in Kamburu çadıra girmiş uzun bir süre sonra sinirli ve üzgün olarak çıkmış dışarı. Onlara dönerek:
-Kim bu Reha Muhtar ya?!, demiş. 
>


-Bir gün Temel ile Japon arkadaşı lokantada yemek yerken konu insanların zeka ve beyni olmuş.Japon "insanların zekası diğer varlıklara göre çok daha güçlüdür.Zekası kendinden düşük olanları kolaylıkla hipnotize edebilir" demiş ve bunu bir örnekle açıklama isteğini duymuş.Akvaryumdaki balıkların yanına gidip 2 dk süreyle bir balığa dikkatle bakmış.2 dk sonunda Japon başını ne yöne çevirirse balık da o yöne çeviriyormuş.Daha sonra Japon elini yıkamaya gitmiş.5 dk sonra geri geldiğinde Temel'i boş bakışlarla,dudaklarını açıp kapayarak arkvaryuma bakarken bulmuş.


-Temel kahvede oturuyor,arasıra gülüyor,bazen de birşeyi boşverirmiş gibi elini yukarı kaldırıp sallıyor.Arkadaşları merak edip soruyor:

-Temel kendi kendine neye gülüyorsun?

-Hiiç kendi kendime fikra annatiyrum,diyor

-Peki arada niye elini sallıyorsun?

-Bildiğim fikralari geç diyrum daa.


-Temel gökdelenden düşerken katları sayıyormuş:

birinci kat..-Yetmişinci kat, ellinci kat, otuzuncu kat, onuncu kat,

Birinci kata kadar sağ salim geldik.Eh burdan düşene de birşey olmaz.


-Yavru kutup ayısı babasının yanına gelip sormuş:

-Baba ben gerçekten kutup ayısı mıyım?

-Elbette oğlum nerden çıkardın bunu?

Çocuk Allah allah deyip annesinin yanına gitmiş ve sormuş:

-Anne ben gerçekten kutup ayısı mıyım?

-Tabii oğlum elbette

-Yani sen babamı hiç aldatmadın değil mi babamı.Ben babamın oğluyum.

Annesi:

-O ne biçim laf oğlum baban duyarsa ikimizi de öldürür.

Allah allah! deyip yine babasının yanına gitmiş.Sormuş:

-Ya gerçekten beni evlatlık falan almadınız dimi.Ben sizin öz oğlunuzum.

Baba kızmış demiş "oğlum sen manyak mısın niye ikide bir sorup duruyosun?"

Yavru ayı:

-Donuyorum anasını satiyim yaa donuyorum...


-Temel'i bir gün öğretmeni yanına çağırmış ve demiş ki;
-Senin adın da Temel, benim adım da Temeel. Bundan sonra senin adın Temel Britanicca olsun demiş.


-Temel'in eski bir arabası varmış. Bunu satmak istiyormuş ama araba 
200.000km'de 
olduğu için kimse almıyormuş. Temel, Dursun'dan yardim istemeye gitmiş. 
Dursun 
demiş ki:"Benim sanayide tanıdığım bir oto tamircisi var, ona git, selamımı 
söyle, 
kendisi çok maharetlidir, bu isi en iyi o halleder." 
Temel, tarif edilen ustaya gitmiş. Usta, bir-iki birsey yapmış, arabanın 
sayacını 
5000km'ye getirmiş. Bundan bir hafta sonra Dursun, Temeli'in evinin önünden 
geçiyormuş, bakmış araba orada duruyor. Temel'e sormuş: "Ne oldu ya, arabayı 
hala 
satamadın mi?" 
Temel cevap vermiş: 
-Ben, 5000km'deki arabayı satacak kadar enayi miyim?!!!

Hayvanat bahçesinde iki ahtapot kollarını birbirine sarmış, dolaşıyorlardı.Erkek ahtapot eğildi, hafif sesle dişi ahtapotun kulağına fısıldadı :  
-Ne güzel bir gece, değil mi sevgilim?...Mehtap, yıldızlar, sen, ben...Ve bu güzel gecede seninle ikimiz böyle kol kola kol kola kol kola kol kola kol kola dolaşıyoruz.


-Temel'e bak bakalım arabanın sinyalleri çalışıyor mu, demişler.  
-Çalışayi,  
-Çalışmayi,  
-Çalışayi,  
-Çalışmayi...


-Karadenizlinin biri hemşerisine anlatıyormuş :  
-Dün belediye otobüsüne bindim. Yan koltuktaki adam bilet almamışım gibi bana anlamlı anlamlı baktı.  
-Sen ne yaptın?  
-Bende bilet almışım gibi anlamlı anlamlı ona baktım.


Adamın biri çok feci bir trafik kazası geçirmiş.Yakınları ölmüş,kendiside yaralanmış.Sonra iyileşmiş ama iki kulağını da kaybetmiş.Sigortadan yüklü bir para alınca patron olma hayaliyle kendi işini kurmaya karar vermiş.Kendi işini kurmamış ama orta halli bir bilgisayar firması almış.Orada çalışacakları bulup kendisi patronluk yapacakmış.Verdiği ilana gelenlerden 3 kişi seçmiş.Birinciyle hoş bir ortamda konuşmuşlar:-bende bir tuhaflık farkettinmi?
-evet kulaklarınız yok
adam sıkılıp birinciyi gönderir.
ikinci ile daha hoş konuşurlar.
-bende bi ilginçlik farkettinmi?
-evet sizin hiç kulağınız yok.
adam onu da gönderir
üçüncü gelir
-bende bi anormallik farkettinmi?
Tabii farketmez olur muyum.gözlerinizde lens var.
-Bravo çok dikkatlisin.Nasıl anladın?
-Kulaksız biri gözlük kullanamayacağına göre ...