AŞK MEŞK VESAİRE              

Kalbini yerinden çıkaracak gibi
Kimlerden gizli yaşanacak gibi
Seni herkesten kaçıracak gibi
Yaşadığın AŞK olsa gerek

              Gözlerin yağmurda saçak gibi             
Sevdiğin senden kaçak gibi
Kalbin yanar ocak gibi
Yaşadığın MEŞK olmasa gerek

Sevdiğin çölde serap gibi
Elinde kaldı bak kum gibi
Hatırlarsın dün gibi
Yaşadığına VESAİRE demek gerek.

         YALANCI

Senden kalan hiç bir şey
Yok ardında
Ne kalbimde ne aklımda

Diyebilsem de

Sevgim yok
Yok korkum
Desem de

Yalan olur,

Kalbim diyor ...
Doğruyu söyle.

    OLMAZ Kİ !

Kar   yağsa
Soğuk olmasa,
Güneşte
Hava  serin olsa,

Ne kadar ikircikli
İnsan
İster her şeyi
Beraber,

Ama gülünmez ki yasta.

           SUS

Çok ince bir çizgi var
Dudaklarının arasında
Açılıp kapandıkça
Gidip geliniyor
Ölümle
         yaşam
                  arasında.

            İNTİHAR

Bir mum gibi kendine değil
Çevrene saçtın ışık,
Yalancının mumu yatsıya kadar
Ama sen bitince ortaya çıktı
Herşey açık,
Düşünceye kurşun sıkan behey kaçık
Sen vurdun ölen de sensin.

Uçurduğun aracı değil
Ta kendi GÜVERCİN
Beyaz ve güzel
Biraz verdi hüzün
Kan damladı kara, kışın
Alçak kimedir bilir sözüm

Yükseklerde o şimdi
Ulaşamaz ne beynin ne de gözün.
 

                O Kara, Kara Basılan Gün ...
 

              GÜL

Ağlamadım uzun süredir
Gülmek zevksiz leşti artık
Ağlamak istiyorum
Gülmeyi yeniden tatmayı

Ağlıyorum ve bilmiyordum
Gülmek için ağlamanın
Bu kadar güzel olduğunu

Ağla ağla ve gül
Gülün dikeni gözyaşı
Yük taşı ağla
Mezar taşı !  ağla

Ve gül çocuk
Çünkü sen de ağladın
                           doğduğunda
Sanma savdın sıranı
Bir gülücük adına
    ağlayacaksın ömür boyunca
Sonunda
         güldürmek için başkalarını
Ağlayanlar bırakacaksın ardında.

 

       ZEVKLE

Kıskanmam bile
Sana zor geliyor
Sakınmak seni
Başka
        dillerden
                  gözlerden
Belki sıkar
Bu bil ki
Sevgimden

Keşke
        sen de beni
                  sevgiden
Sıkıp öldürsen

Geldim ! derim
                     kapıda
Öbür tarafta
Ben sevginin sonucuyum
Öldürüldüm doyasıya ...

    YOK ÖLÜM

Ayrılık,
Ölüm gibi
             Değil

Kavuşmak,
bilsem de mümkün
                            Değil
Bir ümit ...
             Yaşıyor  !
Nefessiz
             bekliyorum.

Ölsem de
             yaşayacak
Sevgimi seviyorum

Birinle toprağı sıkıp
Birinle gülü tutuyorum
Ellerimde ellerin
Bana yetiyor

Seni çok seviyorum !

Kırılmıyor umudum
Geçmiyor hevesim
Seninle yaşıyorum

Dualarım
             Yerini bilmek
Yanında olmaktı

Avuçlarımla usul usul
Toprak kokulu saçını okşuyor
Yaş çiseli,  mermer yontu
Vücudunu yıkıyorum

Böyle sevgiye yok ölüm

Ölüm yok !
    Biliyorum.
 

   AYNA TEĞETTE

Hoşlamadığım insanlar
Var çevremde
İşte onlardan
           birisiyim ben de

Çemberler
              kesişiyor

Büyürse
Geleceğim
Karanlıkta
         Kalacağım
                        içinde

  GÜVERCİN TAKLA

İki uçuştur
              buluşma
Birer başkaldırı
Havalanan

               ayrı zamanlarda

Yükseliş,
            ters dönüş,
kanat dokunuşu
                   birliktelik
Düşüştür,
        üçer beşer
tüydür

Kalktığı yere
                dönüştür …
                    MUTLULUK
Geçenlerde düşündüm, mutluluk nedir diye
Acaba bizler nasıl, mutlu oluruz diye
Şöyle bir araştırdım, belki bulurum diye
Gördüğümü yazdım ben, herkes okusun diye

Kimisi mutluluğu, arar dünya malında
Kimisi mutluluğa, koşar yanlış mekanda
Kimisi onu arar, birkaç kadeh içkide
Kimisi onu bulur, bir güzel sevgilide

Kimisi tokgözlüdür, olan bana yeter der
Kimisi tam tersidir, biraz daha gelsin der
Kimisi çok güzeldir, güzelliğim yeter der
Kimisi de gücümle, yakalarım zanneder

Bazısı mutluluğu, parayla satın alır
Ama böyle mutluluk, daima yarım kalır
Bazısı da mantığı, hep ön planda tutar
Bazısıysa aklıyla, mutluluğu yakalar

Şimdi beni dinleyin, bütün mutsuz insanlar
Mutlu olayım diye, içip sarhoş olanlar
Belki bulurum diye, yanlış yola sapanlar
Tam bulmak üzereyken, elinden kaçıranlar

Mutluluk sadece, parayla pulla değil
Mutluluk sadece, güçle kuvvetle değil
Mutluluk sadece, güzel bir yüzle değil
Mutluluk sadece, mantık gözüyle değil

Bazen mutluluk , bir çift güzel gözdedir
Bazense bir bakışta bir tek güzel sözdedir
Bazense kabul olan , bir güzel dilektedir
Bazense bir tek dilim , katıksız ekmektedir

Mutluluk bazen, bir kağıt parçasındadır
Mutluluk bazen, bir yıldız kaymasındadır
Mutluluk bazen, bir su damlasındadır
Mutluluk bazen, bir gül goncasındadır

Biliniz ki insanın, içindedir mutluluk
Herkesin tam kalbinde, gönlündedir mutluluk
Tanrının insanlara , bir lütfudur mutluluk
Arayıp bulmasını, bilenindir mutluluk

Bundan sonra arayın, içinizde siz onu
Mutlaka görürüsünüz, gönlünüzde siz onu
Haydi artık durmayın, başlayın aramaya
Aklınızı kullanın, kalmayın yolda yaya

            DON KİŞOT  

Ölümsüz gençliğin şövalyesi, 
                                      ellisinde uydu yüreğinde çarpan aklına,
bir Temmuz sabahı fethine çıktı 
                                      güzelin, doğrunun ve haklının :
önünde mağrur, aptal devleriyle dünya, 
                                      altında mahzun, fakat kahraman Rosinant'ı.
Bilirim,
hele bir düşmeyegör hasretin hâlisine,
hele bir de tam okka dört yüz dirhemse yürek,
yolu yok, Don Kişot'um benim, yolu yok,
yeldeğirmenleriyle dövüşülecek.

Haklısın, elbette senin Dülsinya'ndır en güzel kadını yeryüzünün,
sen, elbette bezirgânların suratına haykıracaksın bunu,
alaşağı edecekler seni
bir temiz pataklayacaklar.
Fakat sen, yenilmez şövalyesi susuzluğumuzun,
sen, bir alev gibi yanmakta devam edeceksin
                                                ağır, demir kabuğunun içinde
ve Dülsinya bir kat daha güzelleşecek...


            SALKIM SÖĞÜT

Akıyordu su
gösterip aynasında söğüt ağaçlarını.
Salkımsöğütler yıkıyordu sularda saçlarını!
Yanan yalın kılıçları çarparak söğütlere
koşuyordu kızıl atlılar güneşin bittiği yere!
Birden
bire kuş gibi
                    vurulmuş gibi
                                    kanadından 
Yaralı bir atlı yuvarlandı atından!
Bağırmadı,
gidenleri geri çağırmadı,
baktı yalnız dolu gözlerle
    uzaklaşan atların parıldayan nallarına!

Ah ne yazık!
               Ne yazık ki ona
dört nala giden atların köpüklü boynuna bir daha yatamayacak,
 beyaz orduların ardında kılıç oynatamayacak!

Nal sesleri sönüyor perde perde,
Atlılar kayboluyor güneşin batığı yerde!

Atlılar atlılar kızıl atlılar,
atları rüzgâr kanatlılar!
Atları rüzgâr kanat...
Atları rüzgâr.
Atları...
At...
Rüzgâr kanatlı atlılar gibi geçti hayat!
Akar suyun sesi dindi.
Gölgeler gölgelendi
                   renkler silindi
Siyah örtüler indi 
                 mavi gözlerine
sarktı salkımsöğütler
                             sarı saçlarının
                                               üzerine!
Ağlama salkımsöğüt
                            ağlama,
Kara suyun aynasında el bağlama!
                                          el bağlama!
                                                ağlama!
       
      
BEN SENDEN ÖNCE

Ben 
senden önce ölmek isterim. 
Gidenin arkasından gelen 
gideni bulacak mi zannediyorsun? 
Ben zannetmiyorum bunu. 
İyisi mi,
        beni yaktırırsın, 
        odanda ocağın 
        üstüne korsun 
                içinde bir kavanozun. 
Kavanoz camdan olsun, 
        şeffaf, 
                beyaz camdan olsun 
                        ki içinde beni görebilesin 
Fedakârlığımı anlıyorsun : 
vazgeçtim toprak olmaktan, 
vazgeçtim çiçek olmaktan 
        senin yanında kalabilmek için. 
        Ve toz oluyorum 
        yaşıyorum yanında senin. 
        Sonra, sende ölünce 
        kavanozuma gelirsin. 
        Ve orada beraber yaşarız 
        külümün içinde külün 
        ta ki bir savruk gelin 
        yahut vefasız bir torun 
        bizi ordan atana kadar... 
        Ama 
        biz 
        o zamana kadar 
        o kadar karışacağız ki birbirimize, 
        atıldığımız çöplükte bile 
        zerrelerimiz 
        yan yana düşecek. 
        Toprağa beraber dalacağız. 
        Ve bir gün yabani bir çiçek 
        bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse 
        sapında muhakkak iki çiçek açacak : 
        biri 
                sen 
        biri de 
                ben. 
Ben 
daha olumlu düşünüyorum
Ben daha bir çocuk doğuracağım 
Hayat taşıyor içimden. 
Kaynıyor kanım. 
Yaşayacağım, ama çok, pek çok, 
                ama sen de beraber. 
Ama ölüm de korkutmuyor beni. 
Yalnız pek sevimsiz buluyorum 
        bizim cenaze şeklini. 
        Ben ölünceye kadar da 
        Bu düzelir herhalde. 
        Hapisten çıkmak ihtimalin var mı bugünlerde? 
        İçimden bir şey : 
        belki diyor.
                  
               ABBAS

                 Haydi abbas, vakit tamam;
Akşam diyordun işte oldu akşam.
Kur bakalım çilingir soframızı;
Dinsin artık bu kalp ağrısı.
Şu ağacın gölgesinde olsun;
Tam kenarında havuzun.
Aya haber Sal çıksın bu gece;
Görünsün söyle gönlümce.
Bas kırbacı sihirli seccadeye,
Göster hükmettiğini mesafeye
Ve zamana.
Katıp tozu dumanı,
Var git,
Böyle ferman etti Cahit,
Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş’tan;
Yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan.